YALNIZLIKLA KONUŞAN FOTOĞRAFLAR
YALNIZLIKLA
KONUŞAN FOTOĞRAFLAR
Yarım kalmış duası dillerinden alınmış çocuklar
gibi başlıyor gün... Biraz ileride turuncudan bir gökyüzü var… Her sabah
gülümsüyor kuşlara bu göçmen gökyüzü... Kuşların kanat çırpmasından anlıyoruz…
Kuşlar da gülümsüyor bulutlara… Radyoda bir şarkı çalıyor; belki şehre bir film gelir… Hadi, gülümse…
Anıların içinde yaşama çalışıyor hayat…
Sekiz sene önce, on sekiz sene önce, yirmi sekiz sene önce… Önce… Sonra…
Jelatini bile sökülmemiş fotoğraf albümlerinde yaşlanıyor bu dünya… Tozlanmış raflarda
mahsur kalan fotoğraflarınsa beni hala hatırlıyor…
Derdimi o fotoğraflara hiç anlatmadım ben…
Dağın zirvesine yerleşen ay ışığının kokusunda kaldığım günden beri… Sırtı
dağlarda yaşlanan baharın genç ve güzel kalabilmek için papatyaların peşine düştüğünden
beri… Papatyalarla konuşmaya başladığımdan beri…
Irmağın gölgesinde dinlenen su sesiyle
uyanan çimenlerin çise kokusu sarıyor şehrin fotoğraflarını… Her şeyin tahayyül
oluşuna ben hiç şaşırmadım… Irmakların coşkun sularının gözlerimde dinleniyor
oluşuna şaşırmadığım gibi… Sonra seni tahayyül ettiğime şaşırmadığım gibi…
Sonra sen zaten yoksun…
Anılar kaldı parça parça zamanlı
fotoğraflarından… Bir zamanlar anılar, otobüs yolculuğunda yanağını cama
yaslayıp uyumuş akşam vaktinin hüznü gibiydi… Akşamın renklerini hiç
hatırlamıyorum… Ağaçların yapraklarını estiren rüzgârı da hatırlamıyorum…
Hatırladığım tek şey otobüsle birlikte yaşlanan yalnız yolculuklar…
Ah bu içimden geçenleri söyleyememek…
Söz olup yordu beni içimde biriktirdiklerim… O gün sana diyemediklerimi, bugün
de kendime diyemedim… Yarın da diyemem… Ben hiç diyemem… Ama sen gitme deseydin…
Kayıp mahallelerin yanmayan sokak
lambalarında kalmış gibiyim o günden sonra… Işığı kara yanıyor bu mahallelerin…
Ellerini arıyorum kapkara sokak lambası ışığında… Kimse yok… Kapkara ışıklar zaten
yok…
Yıllar önce izlediğim bir film geldi
birden aklıma… Gönderilmemiş Mektuplar… Sağanak yağmur, akan insansız sokaklar,
bulutlarla birlikte giden ömrüm…
Görmedin… Duvarın tam ortasında doğan
güneşin uyuklayan ışığının gözlerimde sızdığını da görmedin… Kediler miyavladı,
balıkçılar bağırdı, otobüsler homurdanarak şehri akşam etti… Ama sen beni görmedin…
Yalnızlıkla yağmurun birbirilerine ne
kadar da çok benzediklerini anladım o fotoğraflardan… Islandıkça temizlenen sokaklar,
çoğaldıkça azalan insanlar… Yalnızlıkla oldu her şey… Yanlışlıkla olmasın diye…
Derdimi fotoğraflarına hiç söylemedim
ben. Derdimi fotoğraflarına söylersem, dert olmaktan çıkardı çünkü... Ben bunu hiç
istemedim…
Seni hiçbir şiirimde kullanmadım… Şehre
bir film de gelmedi… Ben de gülümsemedim…
Fatih TEZCE
12.09.2025 Bafra