İKİBİNYİRMİLİ YILLARIN HUZUR SOKAĞI: KARŞI KOMŞUNUN KIZI ROMANI

1960’lı yıllar siyaseten çalkantılıdır
ancak bir o kadar da İslami uyanışın filizlenmeye başladığı yıllardır. Kanaatime
göre bu uyanış Demokrat Parti’nin 1950’de
iktidara gelişiyle başlamış, merhum başbakan Adnan Menderes’e büyük bir muhabbet besleyen Anadolu insanı, ezanın
aslına (Arapça okuyuş) çevrilmesi ile
de Menderes’in izinden giden tüm
siyasi hareketleri hep iktidara taşımıştır. 1970 ve 1980’li yıllar hem
mücadelenin hem de bu mücadele neticesinde bir takım kazanımların elde edildiği
yıllardır. 1990 ve 2000’li yıllar da siyaseten çalkantılıdır ancak İslami
uyanışın da zirvesidir.
Hem siyaset, hem ekonomik hem de edebiyat
anlamında muhafazakâr kesimin filizlenip dirilmesi bu dönemlerde olmuştur. İsmet İnönü’ye atfedilen “Memlekette bir adam çıktı o da dinci çıktı”
dediği Necmettin Erbakan, Milli
Nizam Partisi ile sahadadır. (Merhum
Erbakan daha sonra sırasıyla Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet
Partisi, Saadet Partisi ile hep sahada olmuştur.) Yedi Güzel Adam olarak bildiğimiz Cahit Zarifoğlu, Erdem
Bayazıt, Rasim Özdenören, Nuri Pakdil, Mehmet Akif İnan, Alaeddin Özdenören, Ali
Kutlay edebiyat dünyasına bu dönemde renk katarak “sağ kanadın” düşüncenin temellerinden
biri olduğunu ispat etmişlerdir.
Muhafazakâr toplum içinde kendine yer edinmiş
kültürlü şahsiyet olarak bizler, İslami içerikli roman ya da hikâye okuyarak
başladık okuma serüvenimize. Şimdi kaç yaşında olursak olalım bu tarz romanları
okumaktan halen büyük keyif alıyoruz. Okumaya büyük önem atfeden bizim nesil ya
da kuşak, içerik anlamında bize yol haritası olabilecek eserleri büyük bir
keyifle okurken; bir kısım okurun yaptığı gibi ayrıştırıcı değil, seçici olarak
her türlü eseri okumaya da azami önem gösteriyor.
*
Karşı
Komşunun Kızı,
Mehmet Toker’in ilk romanı ama üçüncü
kitabı. Düşünce kitaplarından ve haftalık gazete yazılarından takip ettiğimiz
Mehmet Toker aynı zamanda Gazi Üniversitesi
İlahiyat Fakültesinden arkadaşım. Şu anda Konya Müftülüğünde vaiz olarak
görev yapan yazar, başarılı bir devlet memuru.
Mesleği itibariyle romana konu olan
olaylara güzel, ince ve dikkatli yaklaşmış Mehmet
Toker. Yurt dışı tecrübesini romanlaştırmış diye düşündüm romanı okurken.
Bu romanın lise öğrencilerinin hem Türk Dili ve Edebiyatı hem de Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi dersinde rahatlıkla okuyabileceğini; hatta İmam Hatip Liselerinde
meslek dersleri öğretmenlerimizin, öğrencilerine bu kitabı mutlaka okutmaları
gerektiğini ısrarla düşünüyorum. Ortaokul öğrencilerine bile okutsanız bu
romanı inanın hiç sırıtmaz çünkü her okuyanın içinde tazelik bırakır bu roman.
Nihayetinde kitap bir arayıştır. Kitap
okumak da arayışa açılan bir kapı, belki bir merdivendir. Karşı Komşunun Kızı romanı, manevi arayışa bir rüzgâr olmuş. İnsan
biriktirdiği rüzgârlarla manevi dünyaya yelken açarak mutlu olmak isteyecektir
bu kitabı okurken. Avrupa (ya da Batı) yabancılığını; buna karşın Müslüman
dünyasının merhametini ve yalnızlaştırılmış bireyin elinden tutup düştüğü yerden
kaldırılması gerektiğini de anlatmış roman.
Bir okuyucu olarak bu romanın eksikliği
şudur: Bir arayış içinde olduğunu sezinlediğimiz Christina’nın mektuplarına romanın yan rolündeki oyuncu gibi her
durumda sahaya giren Mustafa Bey’in
uzun cevaplar vermesi... Yazarın kendisini Mustafa
Bey’in yerine koyduğunu anlıyoruz burada. Kendimi bir an İlahiyat
Fakültesinin koridorlarında zannettim, ne yalan söyleyeyim… İslami ilimlere alt
yapısı olmayanların bu romanı okurken sıkılabileceklerini ya da bu uzun
açıklamaların olduğu sayfaları atlayabileceklerini düşündüm.
Mehmet Toker bize bu romanla her
Müslümanın bir diğer görevi daha olduğunu anlatmış oluyor. Müslüman, sosyal yönü
ağır basan yeryüzü halifesidir. Müslüman iyi örnektir, hatta en iyi örnektir.
Bu romanda bu yönlerimizi çok net görüyor ve rahatlıyoruz. Entelektüel bir Müslüman çevresine pozitif
enerji denilen Anadolu İrfanını yaşatmaya çalışır. “Kullukum rain” diye Türkçesini yazdığım Hadis-i Şerif gereği
bizler ailemizden ve yakın çevremizden bir “çoban”
olarak sorumluyuz: “Hepiniz çobansınız.” buyuruyor
Efendimiz (S.A.V).
Elimdeki kitap romanın 3.baskısı. Kısa
zamanda üç baskı yapmak bir başarı elbette. Okuyucunun teveccühü yazarın
kamçısıdır. Kısa sürede üç baskı yapmasına şaşırmamak gerek. Çünkü çok sade bir
roman. Cümleler arası geçişler yormuyor okuyucuyu. Uzun cümleler kullanılmamış.
Paragrafın başından son cümleye gelinceye kadar romanın her cümlesini bir film
sahnesi gibi aklımızda sahnelendirebileceğimiz bir kitap yazmış Mehmet Toker.
Romanın bitişi elbet bizim istediğimiz,
bildiğimiz ve beklediğimiz gibi olmuş. Annesi aniden ölen Fransız kızın tek
başına kalmasından sonra yan komşusu olan Zeynep
ve ailesinin Christina’ya sahip
çıkması, Christina’nın akrabalarının kendisiyle
ilgilenmemesi hatta Müslüman bir aile olan Zeynep’in
çevresiyle görüştüğü için ona zorluklar çıkartmaları sonrasında bir gün pat
diye Christina’nın başı örtülü bir
şekilde “ben artık Müslüman oldum”
demesi, benim yaşıtlarımın da çok iyi bildiği Huzur Sokağı romanını anımsatıyor okuyucuya. Yazar iyi bir
kaynaktan esinlenmiş diye düşünüp olumlu olarak anlıyoruz bu durumu.
Huzur
Sokağı
dizisini birçoğumuz izlemiştir. 28 Ağustos 2018 tarihinde vefat eden Şule Yüksel Şenler ’in Huzur Sokağı
romanından televizyona uyarlanmış bir dizidir. Yetmişli yılları anlatan Huzur Sokağı ile ikibinyirmileri anlatan
Karşı Komşunun Kızı arasında kendimce
bir bağ kurmaya çalıştım.
EY
Yayınlarından
Aralık 2023’te yayımlanan roman 236 sayfa. Kitabın yazarı değerli arkadaşım Mehmet Toker’e selam ederim.
Fatih TEZCE
Bafra- 12.02.2024